İkiyaka İstanbul Cafe, tam boğaza bakan bir manzaraya sahip. Bence en önemli ve öne çıkan özelliği bu. Gerçekten denize sıfır ve arasında bir yürüyüş yolu olmasa direk denizde olan bir kafe. Muhteşem Üsküdar manzarasından en iyi şekilde faydalanmış gibi duruyor. Bizim seçme sebebimiz de zaten bu yüzden.
Bu yazıya devam etmeden önce belirtmek isterim ki, biz gittiğimizde çok kalabalık bir pazar sabahıydı. Herkes kahvaltı yapmaya gelmişti ve tam anlamıyla şans eseri denize en yakın masalardan birine oturabildik. O yüzden okumaya devam ederken, bunu mutlaka göz önünde bulundurun. Buraya gitmeyi planlıyorsanız, kalabalık bir gün olup olmadığını göz önünde bulundurarak gitmenizde fayda var çünkü.
Kalabalık olmasının dezavantajı, serviste gecikmeler yaşanabiliyor, garson arkadaşlar her seferinde sizi göremeyebiliyor veya siparişleriniz çok basit bile olsa gecikebiliyor.
Ayvalık Tostu ve Atıştırma Tabağı
Biz gittiğimizde geç bir kahvaltı için gittik. Atıştırma tabağı ve ayvalık tostu sipariş etmiştik. Özellikle sormama rağmen maalesef ayvalık tostunun içerisinde amerikan salatası bulunuyordu. Ben mayonez ve bezelye çok sevmediğim için, bu tostu çok sevemedim açıkçası. Ayvalık tostunun içerisinde amerikan salatası olmasını ben garip buluyorum. Bu tamemen benim kendi kişisel görüşüm, başkaları çok daha farklı düşünebilir ama ayvalık tostunda böyle şeylerden çok, sucuk sosis ve salam gibi şarküteri ürünleri ile hazırlanılmasını, sonrasında belki müşterinin isteğine göre turşu koyulmasını doğru buluyorum.
Ayvalık tostu olarak bugüne kadar tarzını en beğendiğim yer, Girne Kıbrıs'ta bulunan Gazoz Cafe. Fakat, onu başka bir zaman inceleyeceğiz. Bu arada tostta kesinlikle yanlış bir şey yoktu. Sadece ben özellikle sordum arkadaşlara, mayonez koymuyorsunuz değil mi diye koymayız diye bir yanıt aldım, gelen tostun içeriğinin %60 - 70'i amerikan salatasıydı. Çok benim zevkimle uyuşmadı maalesef. İkiyaka İstanbul Cafe'nin tarzı bu olabilir ama, saygım sonsuz.
Fakat bunun dışında gelen atıştırmalık tabağı gerçekten hoştu. Tabii ki dondurulmuş ürünleri yağda kızartarak servis ediyorlar, fakat yine de bence doyurucuydu. Hatta biraz tabakta bırakmış bile olabilirim, normalde tıka basa doysam bile bırakmamaya özen gösteririm. Fazla fazla doydum diyebilirim.
Genel olarak iki tabağı bir değerlendirdiğimde fena sayılmazdı. Benim zevkime hitap etmiyor diye başarısız oldukları anlamına gelmiyor elbette. Fakat gelen tost yine de bir ayvalık tostunun daha basit bir versiyonu gibiydi.
Taze Sıkılmış Portakal Suyu
Burada içmek için bize önerdikleri şey, taze sıkılmış portakal suyu oldu. Portakal suyuna bayılırım, gerçekten sabahları kahvaltıda tercih edilebilecek en güzel şeylerden bir tanesi. Yemek ile beraber sipariş ettik, uzun bir bardakta yanında kalın pipeti ile geldi. Normalde portakal suyu biraz ekşi olmasına rağmen burada biraz daha tatlı bir portakal suyu ile karşılaştık. Bu kötü bir şey değil tabii ki, içerisine gerçekten farklı bir şey katılmış mı tat vermesi için bilmiyorum.
Doğrusu sormadım da, ama taze sıkılmış bir portakal suyu biraz daha ekşi oluyor, içtiğinizde sizi kendinize getiren bir şey. İçerisinde farklı asitler bulunduğu için Ph değeri 3.5 civarı oluyor, bu yüzden ağızda ekşi bir tat bırakır, hatta bazılarının sindirim sistemine kötü gelir. Ben çok seviyorum ve taze sıkılmış portakal suyu denilince aklıma bu geliyor. Sipariş ederken bunu bekliyordum ama daha tatlı ve seyrek bir portakal suyu olduğunu söyleyebilirim.
Genel Değerlendirme
İkiyaka İstanbul Cafe, bence en önemli artısını manzarasından kazanıyor. Manzarası gerçekten İstanbul boğazı olduğu için, her ne kadar kalabalık olsa da kendini bir şekilde telafi ediyor diyebilirim. Boğaza sıfır bir yerde kötü vakit geçirmeniz neredeyse imkansız olmalı. Fakat bunun dışında çok bir artısı var diyemem.
Zira bahsettiğim kalabalık, insanların çok olması veya masaların tamamının dolu olması değil. Genel olarak ortamda olan kalabalık hissi, sürekli dip dibe birileri ile ortak masa gibi oturmak, yoğun bir ses ve ortam gürültüsü gibi şeyler. Boğaza yakın olmasına rağmen çok ferah bir ortam değil, diğer masaların sesi sizi bir yerde rahatsız edebiliyor. Karşınızdaki insanı bazen net duyamayabiliyorsunuz. Kalkarken arkanızda birisine çarpmayayım diye bakıyorsunuz. Kapak görselindeki fotoğraf sizi yanıltmasın yani. Masalar çok çok daha dip dibe.
Diğer bir yandan, garson arkadaşlar yoğun ortama çok yetkin şekilde bakamayabiliyorlar, genç garsonlar deneyim konusunda da daha avantajsız olabiliyorlar. Kalabalık olunca bir kaç siparişinizi tekrar tekrar söylemek zorunda kalabiliyorsunuz yani. Bu masalara bakma ve siparişleri alma işi iyi bir planlama ile pekala çözülebilir ama, dert etmelerini gerektirecek kadar bir şey yok.
Diğer bir yandan, boğaz manzaralı bir yerde hesap ödeyeceğim diye giderseniz gelen hesap sizi çok üzmeyebilir. Fakat güzel bir yerde çay kahve içeyim derseniz, işte o zaman beklediğinizden bir tık daha fazla ödeyebiliyorsunuz. Fakat yalan yok, boğaz manzaralı olmayıp daha pahalı olan yerlere gitmişliğim var. Bence bu fiyat performans konusunda manzarayı da göz önünde alınca fena değil.
Kısacası, İkiyaka İstanbul Cafe, manzarası ile işleyen bir yer olduğunu düşünüyorum. En önemli ve buraya gitmenizi sağlayacak özelliği manzarası. Yani portakal suyu içeyim diyorsanız, o paraya şuan mevsimi olmasa bile 2 kilo portakal alabilirsiniz. Ama ben şöyle pazar sabahı güzel bir manzaraya karşı çay içeyim, kahvaltı yapayım bir yerde diyorsanız o zaman ihtiyaçlarınıza uygun bir yer diyebilirim. Ben ikinci cümleyi kurup gittiğim için üzülmedim, bu niyetle gelenlerin üzüleceğini de düşünmüyorum.